Yıllar geçer değişiriz, büyürüz.. Çektiğimiz acılar değişir mi? Sancılar farklılaşır mı?
Sancılarımız farklılaşmasa da tepkilerimiz değişiyormuş onu öğrendim. Eskiden çığlıklar atmak istediğimiz, feryat figan bağırmak istediğimiz dertlerimiz şimdi sessizlikle karşıladığımız dertler olarak bir kenarda kalıyorlar. Eskiden uğruna dünyaları yıktığımız, destanlar yazdığımız dertlerimiz ölümle tanışana kadar bize yükmüş onu anlıyoruz büyüdükçe. Büyüdük ve kirlendi dünya geyiğinden farklı olarak büyüdük ve sustuk daha doğru olmaz mı? Sustukça mı büyüyoruz?
Zaman geçtikçe anlıyorum ki asla anlayamayacak insanlara konuşmamızın bir anlamı yokmuş. Bir söz var, anlayacak insan tek bir kelimeden de anlar diye hep aklıma bu geliyor. Ne zaman birine sayfalarca yazmak istesem bu sözü hatırlayıp susuyorum sonra.
Bu aralar aklımda yeni bir heyecanım, yeni bir mutluluğum var. aşkla beklediğim bir geri dönüşün hayalindeyim. nefret ederek ayrıldığım sokaklarından geçmeye korktuğum şehrimin dönüşüne heyecanlanıyorum. İnsan delicesine kaçtığı bir şehre aşkla kavuşmak için çırpınır mı böyle...
Sevecek birilerini bulamadığımda şehirlere mi sığınıyorum yoksa.. Bazen korkuyorum yalnızlığımdan bazen mutlu oluyorum sessizliğimden. Diyorum ki yalnızlık süper. yıkılmazsın işte. Bir dış kuvvet olmadan aşınmaz kalbin, ruhun diyorum sonra an geliyor üşüyorum. Ufak buhranımsı haller bunlar. Ani olarak bir kendimi sarstım mı toparlanıyorum ama. Neşeli olmak gerek hayatta. Kaç kere dünyaya geleceğiz ki değil mi?